Domanda |
Risposta |
derecelere ayırmak, (kalite, ölçü ve önemliliğine göre) seviyelere ayırmak, puanlamak, puan vermek, değerlendirmek seviye, derece, not, puan Meyveler yıkanır ve boyuta göre derecelendirilir. inizia ad imparare
|
|
The fruit is washed and then graded by size.
|
|
|
•rendelemek •sürterek/sürtünerek ses çıkar(t)mak •ocak/şömine ızgarası •sinirine dokunmak, kızdırmak, sinirlendirmeye başlamak Patatesleri soyup rendeleyin. inizia ad imparare
|
|
grate on sb/sth Peel and grate the potatoes.
|
|
|
sürtüp yaralamak, sürtünmek, Düştüm ve dizimi sıyırdım. inizia ad imparare
|
|
I fell and grazed my knee. Cattle grazed in the meadow.
|
|
|
sım sıkı tutmak, kavramak, dikkatini bütünüyle çekmek, tutulmak, etkisinden kurtulamamak sımsıkı tutma, kavrama, denetim, yönetim, güç, kontrol, Ekonomiye sıkı sıkıya hakimdir. inizia ad imparare
|
|
He has a firm grip on the economy.
|
|
|
durma, hareketsiz kalma Konsey, proje üzerindeki çalışmaların derhal durdurulmasını emretti. inizia ad imparare
|
|
The council ordered that work on the project should be halted immediately.
|
|
|
engellemek, sekteye uğratmak, güçleştirmek, engel olmak Polis soruşturması, toplumdan yardım alamaması nedeniyle engellendi. inizia ad imparare
|
|
The police investigation was hampered by a lack of help from the community.
|
|
|
hasat kaldırmak; ürün hasat etmek hasat, harman, ürün kaldırma Kereste hala yerel olarak hasat edilmekte ve öğütülmektedir. inizia ad imparare
|
|
Timber is still harvested and milled locally.
|
|
|
sürekli soru sorarak rahatsız /tedirgin etmek sıkıntı, güçlük, rahatsızlık, ağız dalaşı, tartışmak, ağız kavgası Beni sürekli para konusunda rahatsız ediyor. inizia ad imparare
|
|
He's always hassling me about money.
|
|
|
hızlandırmak, çabuklaştırmak, hemen/vakit kaybetmeden yapmak; çabucak yapmak Oradaki tek erkek ben değildim, eklemek için acele ettim. inizia ad imparare
|
|
I was not, I hasten to add, the only male there.
|
|
|
yığmak, kümelemek, biriktirmek, birini eleştiri/aşağılama/övgü vs. bombardımanına tutmak küme, yığın, öbek Tabağına daha fazla yiyecek koydu. inizia ad imparare
|
|
He heaped more food onto his plate.
|
|
|
bir hayvan kış uykusuna yatarsa, bütün kış uyur inizia ad imparare
|
|
if an animal hibernates, it sleeps for the whole winter
|
|
|
vurgulamak, dikkat çekmek, farkedilmesini sağlamak, üstünü renkli kalemle çizmek/belirlemek Rapor, daha katı düzenlemelere olan ihtiyacı vurguluyor. inizia ad imparare
|
|
The report highlights the need for stricter regulations.
|
|
|
korsan (uçak) Uçak teröristler tarafından kaçırıldı. inizia ad imparare
|
|
The plane was hijacked by terrorists.
|
|
|
engel olmak, mâni olmak, alıkoymak, güçleştirmek Olimpiyatlardaki performansı diz sakatlığı nedeniyle engellendi. inizia ad imparare
|
|
His performance at the Olympics was hindered by a knee injury.
|
|
|
ima, iz, belirti, tavsiye, salık, öğüt, yararlı bilgi Önümüzdeki yıl emekli olmak istediğini ima etti. inizia ad imparare
|
|
He hinted that he wants to retire next year.
|
|
|
kovuk, oyuk, boş, boş, anlamsız, yararsız, beyhude Yüzyıllar süren kullanımla basamaklar oyulmuştu. inizia ad imparare
|
|
The steps were hollowed by centuries of use.
|
|
|
mahcup etmek, utandırmak, aşağılamak, küçük düşürmek aşağılanmış, aşağılanma Tüm arkadaşlarımın önünde beni nasıl küçük düşürürsün! inizia ad imparare
|
|
Sue felt completely humiliated. How could you humiliate me in front of all my friends!
|
|
|
söylemek, aktarmak, vermek, iletmek, açığa vurmak, katmak, kazandırmak, katmak Vereceğim hayal kırıklığı yaratan haberlerim var. inizia ad imparare
|
|
I have disappointing news to impart.
|
|
|
Babası ve annesi o iki yaşındayken göç etti. inizia ad imparare
|
|
immigrate ≠ emigrate His father and mother immigrated when he was two.
|
|
|
zarar vermek, zayıflatmak, zedelemek sakatlık, eksiklik, zarar, ziyan, noksan, kusur Yorgun olduğunuzda muhakemeniz bozulur. inizia ad imparare
|
|
When you're tired your judgment is impaired.
|
|
|
şuçlama, itham, itham etmek, suçlamak mahkemeye vermek Suçlama süreçleri başladı. inizia ad imparare
|
|
The impeachment processes have begun.
|
|
|
zorlamak, sürüklemek, iteklemek, itmek Harry gerçeği söylemek zorunda hissetti. inizia ad imparare
|
|
Harry felt impelled to tell the truth.
|
|
|
(kanun, sistem, plan vb.) uygulamaya koymak, gerçekleştirmek, etkin kılmak uygulama Yeni bilgisayarlı sistemimiz yakında tam olarak uygulanacaktır. inizia ad imparare
|
|
Our new computerized system will soon be fully implemented.
|
|
|
ima etmek, demek istemek, anlamına gelmek; dolaylı anlatmak, ... ın/in işareti olmak Şişman olduğumu mu ima ediyorsun? inizia ad imparare
|
|
Are you implying that I'm fat?
|
|
|
kışkırtmak, körüklemek, tahrik etmek, teşvik etmek kışkırtma, tahrik Kalabalığı şiddete teşvik etmeyi reddettiler. inizia ad imparare
|
|
They denied inciting the crowd to violence.
|
|
|
ikna etmek, inandırmak, kandırmak, neden/sebep olmak; yol açmak Beni o adamla evlenmeye hiçbir şey ikna edemez! inizia ad imparare
|
|
Nothing would induce me to marry that man!
|
|
|
isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek Çocukları korkunç şımartılmış. inizia ad imparare
|
|
Their children are dreadfully indulged.
|
|
|
kızdırmak, heyecanlandırmak, ateşlemek, alevlendirmek Bu vahşi saldırılar barışçıl bir ülkede tutkuları alevlendirdi. inizia ad imparare
|
|
These brutal attacks have inflamed passions in a peaceful country.
|
|
|
(fiyat, rakam vb.) zam yapmak, artırmak, şişirmek, fahiş hâle getirmek Pompa, lastikleri otomatik olarak şişirir. inizia ad imparare
|
|
The pump inflates the tyres automatically.
|
|
|
etkilemek, tesir etmek, etkili olmak etki, nüfuz, sözü geçerlik Bir filmin başarısını birçok faktör etkiler. inizia ad imparare
|
|
Many factors influence a film's success.
|
|
|
iş çıkarmak, zahmet vermek, rahasız(lık) etmek/vermek zahmet, rahatsızlık, sıkıntı, güçlük •Sana daha fazla zahmet vermek istemiyorum. •Gecikmelerden ve iptallerden rahatsız olan gezginlerden şikayetler vardı. inizia ad imparare
|
|
•I don’t want to inconvenience you any further. •There were complaints from travellers inconvenienced by delays and cancellations.
|
|
|
çok kızdırmak, çileden çıkarmak, tepesini attırmak, öfkelendirmek Beni asıl çileden çıkaran, yalan söylemiş olmasıydı. inizia ad imparare
|
|
What really infuriated me was the fact that he'd lied.
|
|
|
nefes almak, içine çekmek, solumak, teneffüs etmek •(US)hızlıca yemek, yutmak Maria tekrar konuşmadan önce derin bir nefes aldı. inizia ad imparare
|
|
Maria inhaled deeply before speaking again.
|
|
|
yavaşlatmak, engellemek, dizginlemek, güçleştirmek, zora sokmak Bu ürün, zararlı bakterilerin büyümesini engeller. inizia ad imparare
|
|
This product inhibits the growth of harmful bacteria.
|
|
|
başlamak, başlatmak, önayak olmak Program eyalet hükümeti tarafından başlatıldı. inizia ad imparare
|
|
The program was initiated by the state government.
|
|
|
iğne yapmak, şırınga etmek, (değer, kalite vb.) katmak, ilave etmek, eklemek (para) sağlamak, vermek, temin etmek, katmak, eklemek Yeni öğretmen okula biraz şevk kattı. inizia ad imparare
|
|
The new teacher has injected a bit of enthusiasm into the school.
|
|
|
ima etmek, üstü kapalı anlatmak, sezdirmek ima Perez'in yalan söylediğini ima etti. inizia ad imparare
|
|
She insinuated that Perez had lied.
|
|
|
*araştırmacı Tom resmin satılık olup olmadığını sordu. inizia ad imparare
|
|
inquirer Tom inquired whether the picture was for sale.
|
|
|
Annem boşanma sürecini başalattı. inizia ad imparare
|
|
My mother had instigate divorce proceedings.
|
|
|
talimat vermek, emretmek, resmen söylemek, öğretmek, eğitmek Personele telefonları kişisel görüşmeler için kullanmamaları talimatı verilmiştir. inizia ad imparare
|
|
Staff are instructed not to use the telephones for personal calls.
|
|
|
önlemek, yolunu kesmek, durdurmak yolunu kesme Johnson pası yakaladı ve üçüncü golü atmaya devam etti. inizia ad imparare
|
|
Johnson intercepted the pass and went on to score the third goal.
|
|
|
gözdağı vermek, gözünü korkutmak, yıldırmak rahatsızlık verme Yetişkin mahkeme salonları kaçınılmaz olarak küçük çocukları yıldıracaktır. inizia ad imparare
|
|
Adult courtrooms will inevitably intimidate young children.
|
|
|
akın etmek, istila etmek, doluşmak, üşüşmek, kaplamak, *Kasaba her yaz turistler tarafından işgal edilmektedir. Portekiz, 1807'de Fransızlar tarafından işgal edildi. inizia ad imparare
|
|
*Every summer the town is invaded by tourists. Portugal was invaded by the French in 1807.
|
|
|
ters yüz etmek, baş aşağı döndürmek Bir kamera, aldığı görüntüyü tersine çevirir. inizia ad imparare
|
|
A camera inverts the image it receives.
|
|
|
... dan/den alıntı yapmak/destek almak/aktarma yapmak Başkan, grevi durdurmak için federal yasaya başvurabilir. inizia ad imparare
|
|
The President may invoke federal law to stop the strike.
|
|
|
içermek, içine almak, kapsamak, dahil olmak dahil olmak, Tom muhtemelen dahil olmak istemeyecek. Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim. inizia ad imparare
|
|
Tom is unlikely to want to get involved. I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe.
|
|
|
şiddetle arzu etmek, can atmak, bir şeyi çok istemek Yün kazaklar kollarımı kaşındırıyor. inizia ad imparare
|
|
Woollen sweaters make my arms itch.
|
|
|
büyüteçle büyütmek, berbat etmek, abartmak, büyütmek Hasta olduğunuzda tüm problemleriniz büyür. Hücreler önce mikroskop altında büyütülür. inizia ad imparare
|
|
All your problems are magnified when you're ill. The cells are first magnified under a microscope.
|
|
|
Keder, birkaç farklı şekilde kendini gösterir. inizia ad imparare
|
|
Grief manifests itself in a number of different ways.
|
|
|
manevra, hile, dolap, oyun Büyük arabaları manevra yapmakta zorlanıyorum. inizia ad imparare
|
|
I find big cars difficult to manoeuvre.
|
|
|
maskelemek, gizlemek, saklamak, örtmek maske Kokuyu gizlemek için oraya biraz çiçek koymak zorunda kaldım. inizia ad imparare
|
|
I've had to put some flowers in there to mask the smell.
|
|
|
topla(n)mak, kitleler oluşturmak, bir araya gelmek (fizik) kütle, yığın, küme, sürü, halk kitleleri, yığınlar Over 20,000 demonstrators massed in the town's main square. inizia ad imparare
|
|
Kasabanın ana meydanında 20.000'den fazla gösterici toplandı.
|
|
|
olgunlaşmak, tamamen gelişmek, kıvamını bulmak, yetişmek olgun, kâmil, ergin, erişkin Kızlar erkeklerden daha erken olgunlaşır. inizia ad imparare
|
|
Girls mature sooner than boys.
|
|
|
zarar vermek; korkutmak; teklike yaratabilmek tehlike, zarar verebilecek şeyler, tehdit, gözdağı Bonnie Kasırgası doğu kıyısını tehdit etmeye devam etti. inizia ad imparare
|
|
Hurricane Bonnie continued to menace the east coast.
|
|
|
erdem, meziyet, fazilet Suçları hapis cezasını hak edecek kadar ciddiydi. inizia ad imparare
|
|
Her crimes were serious enough to merit a prison sentence.
|
|
|
(kuşlar, balıklar, hayvanlar) göç etmek, (insanlar) göçmek, göç etmek Birçok kuş kış için Avrupa'dan Afrika ormanlarına göç eder. inizia ad imparare
|
|
Many birds migrate from Europe to African forests for the winter.
|
|
|
yanlış yorumlamak/anlam vermek/çıkarmak He claims his speech was deliberately misinterpreted by journalists. inizia ad imparare
|
|
Konuşmasının gazeteciler tarafından kasıtlı olarak yanlış yorumlandığını iddia ediyor.
|
|
|
yanlış yargıya/kanaate varmak; yanlış fikir edinmek yanlış tahminde bulunmak; hatalı hesaplamak Hükümetin, halkın ruh halini ciddi şekilde yanlış değerlendirdiğine inanıyoruz. inizia ad imparare
|
|
We believe that the government has seriously misjudged the public mood.
|
|
|
kötü/acımasız/kaba davranmak kötü muamele; kaba davranış Yerel bir çiftçi atlara kötü muamele etmekle suçlandı. inizia ad imparare
|
|
A local farmer has been accused of mistreating horses.
|
|
|
yanlış/hatalı kullanmak; kötü amaçlar için kullanmak; suistimal yanlış kullanım Dürüst olmayan bir şekilde para elde etmek için konumunu kötüye kullandı. inizia ad imparare
|
|
He misused his position to obtain money dishonestly.
|
|
|
Maliyetleri düşürmek için planların değiştirilmesi gerekecektir. inizia ad imparare
|
|
The plans will have to be modified to reduce costs.
|
|
|
denetlemek, kontrol etmek, izlemek, bulguları kaydetmek monitör, bigisayar ekranı Şirket politikasını izleyecek ve inceleyecektir. inizia ad imparare
|
|
He will monitor and review company policy.
|
|
|
Her gün ölü oğlu için yas tuttu. inizia ad imparare
|
|
He mourned for his dead son every day.
|
|
|
(gemi) suya indirmek; (uzay aracı/bomba) uzaya fırlatmak başlatmak, piyasaya sürümek, çıkarmak, sunmak, Kitap geçen Şubat ayında piyasaya sürüldü. to launch a rocket/satellite inizia ad imparare
|
|
The book was launched last February.
|
|
|
sızdırmak, akmak, kaçırmak gizli bilgiyi sızdırmak/açığa vurmak Su zeminin her yerine sızmıştı. inizia ad imparare
|
|
Details of the report had been leaked to the press. Water had leaked all over the floor.
|
|
|
konuşma yapmak, konferans vermek konuşma, konferans, ders, ahlâk dersi vermek, eleştirmek; kızgın ve ciddi konuşmak, *Bana ders vermeyi bırak! •On yıl boyunca hukuk dersleri verdi. •Kadın hakları üzerine konferanslar vererek Kuzey Amerika'yı çok gezdi. inizia ad imparare
|
|
Stop lecturing me! •For ten years she lectured in law. •She travelled widely throughout North America lecturing on women's rights.
|
|
|
özgürlüğüne kavuşturmak, kurtarmak, serbest bırakmak liberation inizia ad imparare
|
|
liberation Troops liberated the city.
|
|
|
topallamak, aksamak, topallayarak/aksayarak yürümek zayıf, takatsiz, güçsüz, bitkin, *topallama inizia ad imparare
|
|
a limp handshake *She walks with a limp.
|
|
|
tasfiye, *Mağaza tasfiye edildi. Türkiye'de birçok bürokrat tasfiye edildi. inizia ad imparare
|
|
The store went into liquidation. In Turkey, many bureaucrats were liquidated.
|
|
|
tasfiye etmek, ayıklamak, temizlemek istenmeyen kişileri ayıklamak/çıkarmak; kurtulmak Kendini suçluluktan arındırmak istedi. inizia ad imparare
|
|
She wanted to purge herself of guilt.
|
|
|
arıtmak, temizlemek, tasfiye etmek saflaştırma Bitkiler havayı temizlemeye yardımcı olur. inizia ad imparare
|
|
Plants help to purify the air.
|
|
|
belli bir konumda/yerleşmiş/kurulmuş olmak Polis hala şüpheliyi bulmaya çalışıyor. inizia ad imparare
|
|
Police are still trying to locate the suspect.
|
|
|
belirmek, beklenenden/normalden çok daha büyük ve korkutucu olarak ortaya çıkmak olması yakın ve muhtemel olmak; eli kulağında olmak, gelip çatmak Ufukta karanlık fırtına bulutları belirdi. inizia ad imparare
|
|
Dark storm clouds loomed on the horizon.
|
|
|
yağmalamak, talan etmek, yağma etmek İsyancılar başkenti yağmaladı. inizia ad imparare
|
|
Rioters looted the capital.
|
|
|
yağlama Tüm hareketli parçaları gresle yağlayın. inizia ad imparare
|
|
Lubricate all moving parts with grease.
|
|
|
Araba ağaca çarpmadan önce ileri doğru sallandı. inizia ad imparare
|
|
The car lurched forward before hitting the tree.
|
|
|
engel/mani olmak, tıkamak, kapamak engellemek, mâni olmak, sekte vurmak Görüşümüzü engelleyen bir sütun vardı. inizia ad imparare
|
|
There was a pillar obstructing our view.
|
|
|
işgal etmek, doldurmak, yer kaplamak yaşamak, ikâmet etmek, oturmak, işgal etmek, ele geçirmek, zapt etmek Bebek tüm zamanımızı işgal ediyor gibi görünüyor. inizia ad imparare
|
|
The baby seems to occupy all our time.
|
|
|
meydana gelmek, olmak, vuku bulmak belli bir yerde/bir grup içinde yer almak/bulunmak/olmak/var olmak Polise göre, ateş gece 12: 30'da meydana geldi. inizia ad imparare
|
|
According to the police, the shooting occurred at about 12.30 a.m.
|
|
|
baskı yapmak, zulmetmek, eziyet etmek sıkıntı vermek, içini sıkmak/daraltmak, bunaltmak Kadınlar, kendilerini aşağı gören bir toplum tarafından ezildi. inizia ad imparare
|
|
Women were oppressed by a society which considered them inferior.
|
|
|
... dan/den daha uzun süre devam etmek/dayanmak/sürmek/ömürlü olmak Bu sistem rakiplerinin çoğunu geride bıraktı. inizia ad imparare
|
|
This system has outlasted many of its rivals.
|
|
|
yasakla(n)mak, kanun dışı ilan etmek Bence tüm tabancalar yasaklanmalı. inizia ad imparare
|
|
I think all handguns should be outlawed.
|
|
|
özetlemek Departmanın gelecek yıl için planlarını özetledi. inizia ad imparare
|
|
He outlined the department's plans for next year.
|
|
|
sayıca üstün olmak, sayı olarak geçmek Artık dil kurslarında kadınların sayısı erkeklerden çok daha fazladır. inizia ad imparare
|
|
Women now far outnumber men on language courses.
|
|
|
misafirlikten öte geçmek; gereğinde fazla kalmak ve istenmemek; kendisine tanınan misafirlik süresini aşmak Walthamstow jumper bir ay önce parkur ve mesafe boyunca geride kaldı, ancak bu durumda yapacak daha az işi var. inizia ad imparare
|
|
The Walthamstow jumper was outstayed over the course and distance a month ago but has less to do on this occasion.
|
|
|
zekice davranarak/kandırarak alt etmek, mat etmek, üstünlük sağlamak Kaçıranları alt etti ve kaçmayı başardı. inizia ad imparare
|
|
She outwitted her kidnappers and managed to escape.
|
|
|
fazla para almak, kazıklamak Dükkan benden 5 dolar fazla ücret aldı. inizia ad imparare
|
|
The shop overcharged me by $5.
|
|
|
taşırmak, taşırarak dökmek taşmak, taşarak dökülmek Çöp kutusu çöplerle dolup taşıyordu. inizia ad imparare
|
|
The bin was overflowing with rubbish.
|
|
|
birbiri üstüne binmek İş unvanlarımız farklı olsa da sorumluluklarımız oldukça fazla örtüşüyor. inizia ad imparare
|
|
Although our job titles are different, our responsibilities overlap quite a lot.
|
|
|
gözden kaçırmak; (argo) es geçmek inizia ad imparare
|
|
a balcony overlooking the sea
|
|
|
zor ve kuvvet kullanarak yenmek, hakkından gelmek, ezmek, boyun eğdirmek (his, koku vs.) etkilemek, güçsüzleştirmek, zora sokmak Silahlı adam, iki güvenlik görevlisi tarafından alt edildi. inizia ad imparare
|
|
The gunman was overpowered by two security guards.
|
|
|
Görüşmede yeteneğini abartmış olabilir. inizia ad imparare
|
|
He may have overstated his ability in the interview.
|
|
|
yasal bir sonucu resmî olarak değiştirmek devirmek, devrilmek, altüst etmek/olmak Kazada arabasını devirdi. inizia ad imparare
|
|
She overturned her car in the accident.
|
|
|
kürek çekmek, sığ suda çıplak ayakla yürümek kürek, kayık küreği Küçükler sığ tarafta kürek çekiyorlardı. inizia ad imparare
|
|
The little ones were paddling in the shallow end.
|
|
|
tencere, tava, *belli bir biçimde gelişmek Son romanı eleştirmenler tarafından eleştirildi. inizia ad imparare
|
|
pay out, * Not all his ideas had panned out in the way he would have liked. His last novel was panned by the critics.
|
|
|
başka sözcüklerle anlatmak; yorumlamak izah Finkelstein'dan başka bir deyişle matematik, İngilizce gibi bir dildir. inizia ad imparare
|
|
To paraphrase Finkelstein, mathematics is a language, like English.
|
|
|
yamamak, yama yapmak, yama yaparak kapatmak leke, parça, kısım, yama, yamalık inizia ad imparare
|
|
|
|
|
tatlıya bağlamak, aradaki buzları eritmek, yatıştırmak, arayı bulmak Onunla işleri düzeltmeyi başardı mı? inizia ad imparare
|
|
Has he managed to patch things up with her?
|
|
|
devriyeye çıkmak, devriye gezmek/atmak devriye, askerî devriye, devriye araçları Polis sokaklarda gece gündüz devriye geziyor. inizia ad imparare
|
|
Police patrol the streets night and day.
|
|
|
gizlice bakmak, dikizlemek, gözlemek Kimin orada olduğunu görmek için pencereden dışarı baktım. inizia ad imparare
|
|
I peeked out the window to see who was there.
|
|
|